John son girdiği işinden de kovulmuştu. Eve döndüğünde elinde ödenmemiş faturalarla bekleyen karısıyla karşılaştı. O gece yaptıkları kavga sonucunda karısı onu terk etti. Zaten son bir kaç aydır her hafta arkadaşlarıyla gittiği bira muhabbetlerine de çağrılmıyordu. Neredeyse intiharın eşiğine gelmiş bir zavallı idi. Borçlu olduğu bankanın yetkilileri evi boşaltması için tahliye taleplerini ilettikten sonra John tavan arasına çıktı ve son kalan birkaç eşyasını toplamak için boş bir kutu aradı. Tozlu eşyaların arasında eski, küçük bir sandık dikkatini çekti. Büyük babasının ölümünden sonra boşalttıkları odasının bir köşesinden çıkmış, onlar da içine bile bakmadan tavan arasına atmışlardı. Dedem ne mutlu bir insandı diye düşündü. Sandığı açtığında karşılaştığı eski günlüğü bir solukta okudu. Dedesi kadim aztek medeniyetinin topraklarına yaptığı bir seyahat sonrasında azteklilerin tarih öncesi atalarından öğrendikleri bir sırdan bahsediyordu. Sır insanın başarı ve mutluluğu nasıl yakalayabileceği üzerineydi. Neden olmasın dedi John kendi kendine. Bu defterde anlatılanları deneyerek ben de başarılı olabilirim diye düşündü. Uyguladıkları hemen o gün etkisini göstermeye başlamıştı bile, daha haftasına yeni bir iş buldu. Kısa zamanda borçlarını kapattı. Tekrar arkadaşlarıyla bira sohbetlerine katılmaya başladı. Eski dırdırcı karısı yerine genç ve güzel bir hatunla evlendi. Şimdi Manhattan’da Central Park manzaralı bir çatı katında oturuyor. Sadece ferrarisini park etmesi için tuttuğu bir şoförü var. John’un, bulduğu bu başarı ve mutluluk sırrını tüm dünyayla paylaşmak için yazdığı kitap kısa zamanda Amerika’da en çok satanlar listesine girdi. Ve şimdi yayınevimiz siz değerli okuyucularımızın yoğun talepleri doğrultusunda bu değerli eseri Türkçe’ye kazandırdı.
Gerçek olabilir mi diye düşündü Ahmet Bey, kitabın arkasını okuduktan sonra. Son zamanlarda hayatından memnun değildi. Adını koyamadığı bir mutsuzluk, isteksizlik sarmıştı yaşamını sanki. Her sabah kalktığında yine mi diyordu içinden, yine mi yeni bir gün, yine mi iş… Okumanın bir zararı olmaz diye düşündü ve kasaya yöneldi.
Sonraki birkaç ay boyunca ise hayatında hiçbir değişiklik olmadı Ahmet Bey’in, kredi kartı ekstresinde görülen 20 TL’lik kitap bedelinden başka.
Ahmet Bey nerede hata yapmıştı?
Alıştığımız sıralama para, başarı ve mutluluk şeklindedir. Yani para kazanırsak, başarılı olmuş oluruz ki bu da bize mutluluk verir. Halbuki gerçek sıralama bunun tam tersidir. mutluluk, başarı ve para. Çünkü en büyük başarı mutlu olabilmektir ve para başarının kaçınılmaz sonucudur. Bundan dolayıdır ki para karşılığı satılan mutluluk formüllerinden hiçbirisi bir işe yaramaz, bu gerçeği yaşayarak öğrenmenizi sağlamanın dışında.
Geçinmek için en az 1 birim paraya ihiyacınız olduğunu düşünün. Şu iki yoldan hangisini seçerdiniz?
- Sevdiğiniz bir işi yaparak, ayda 1 birim kazanmak
- Sevmediğiniz bir işi yaparak ayda 10 birim kazanmak.
Çoğumuz 2’yi seçeriz. Çünkü aradaki 9 birim farkla kaybettiğimiz mutluluğu satın almayı hayal ederiz. Fakat parayla satın alabildiğimiz sadece nesnelerdir. Bazen de fazladan 9 birim uğruna kaybettiğimiz sağlığımız.
Sevmediği işi yapanlar başlangıçta kazandıkları paraya bakıp başarılı olduklarını hayal ederler, sahte mutluluklar satın alırlar ve iş hayatında bir türlü bekledikleri ilerlemeyi kaydedemezler. Sevdiği işi yapanlar kaçınılmaz mutluluk ve ardından başarıyla beraber kazançlarının da zamanla arttığına tanık olurlar.
Kısacası, sevmek ya da sevmemek, işte bütün mesele bu.
…
John mu? John diye biri yok, hiçbir zaman da olmadı.