Fotoğraflar: Serdar YAĞCI ve Müjdat ÜZEL
Bilimkurgu filmler dünyanın nükleer atıklarla kirlenmesi sonucu insanların yaşayacak başka yerler aramasını oldukça sık konu eder. Yüzyıllarca gelecekte geçen bu hayal ürünü senaryo, Ukrayna halkı için gerçeğin ta kendisidir ve 27 yıl önce gerçekleşmiştir.
İnsanlık tarihinin en büyük nükleer kazası, Çernobil Nükleer Enerji Santrali’nde ya da Rusya’nın verdiği isimle Vladimir Ilyich Lenin Nükleer Enerji Santrali’nde meydana gelmiştir. Santral, Çernobil şehrinin 18 km kuzeybatısında, Ukrayna – Belarus sınırına 16 km uzaklıkta ve Kiev’in 110 km kuzeyinde kurulmuştu.
Kazanın olduğu sırada istasyon, Ukrayna’nın elektriğinin %10’luk kısmını üretmekteydi. İnşaata 1970 yılında başlanmıştı. Reaktörler sırası ile 1977, 1978, 1981 ve 1983 yılında hizmete girmişti. Kaza 4 numarada yani en yenisinde gerçekleşmiş olup bu sırada 5 ve 6 numaralı reaktörlerinin yapımı sürmekteydi.
Çalışmakta olan her bir reaktör 1.000 megavat gücündeydi. Saatte 4.000 megavat elektrik enerjisi üretebilen bu santral Keban Barajı’nın yaklaşık 6 katı kadar fazla elektrik üretmekteydi. Santraldeki reaktörler aslında nükleer silah üretmek amacıyla tasarlanmış olan reaktörlerin benzeriydi. Verimli ama tehlikeli reaktörlerdi.
Kaza bir güvenlik testi esnasında 26 Nisan 1986 tarihinde meydana gelmiştir. Patlamanın sebebi çok tartışmalıdır. Kimilerine göre nükleer bir patlama olmuş kimilerine göre reaktörün aşırı ısınması sonucu bir buhar patlaması gerçekleşmiştir. Bugünkü bilgilerimize göre kaza hem işletme hem de tasarım hatalarının bir sonucudur. Çıkan yangın günlerce sürmüş ve kirlenmenin önemli sebeplerinden olmuştur. Sovyet Rusya’nın yapısı gereği tüm dünyadan 30 nisan gününe kadar gizlenmiştir.
Mikhail Gorbachev’in kendi sözlerine göre sadece temizlik işlemleri için 18 milyar dolar harcanmıştır. Wikipedia ’ya göre yaklaşık olarak 500.000 hektarlık alan boşaltılmıştır. Reaktör çevresindeki doğal yaşam da ciddi derecede etkilenmiş ve temizlik faaliyetleri sırasında evcil veya evcil olmayan tüm hayvanlar vurularak öldürülmüştür. Kazadan sonra hakim rüzgar altında kalan 4 kilometrekarelik çam ormanı kırmızı renge dönüşerek ölmüş ve meşhur ‘Kızıl Orman’ ismini almıştır. Bu ağaçlar kesilerek oldukları yere gömülmüştür. Uluslararası atom enerjisi ajansına göre toplam 150.000 kilometrekarelik alan kirlenmiştir. Yine aynı kuruma göre boşaltılan yerleşim birimlerinin sayısı 187 adettir. Şu an için 10 kilometrelik yarıçap içinde insan yaşamasına izin verilmemektedir. Bu patlamanın ortaya yaydığı kirliliği ortadan kaldırmak için ilk 7 ayda 500.000 kişi görev yapmıştır. Bu sayıya reaktörün lahit içine alınmasında çalışan askerler dahil değildir. Kaza sebebiyle ölenlerin sayısı ilgili olarak tam bir sayı verilmesi mümkün değildir. Kaza sonrasındaki 3 ay içinde 30 kişi radyasyona bağlı akut radyasyon hastalığı sebebiyle öldüğü dışındaki sonuçlar tartışmalıdır ve yüksek rakamları dile getirenler haklıdır. Kayıtların gizlenmesi, yok edilmesi, bilerek az gösterilmesi, birçok ülkeyi aynı anda etkilemesi ve bazı etkilerin uzun sürelerde açığa çıkması nedeniyle kazanın etkileri tam olarak ölçülememiştir.
İşte bu santralin hemen dibinde pek çoğumuzun ismini bile duymadığı bir kasaba bulunur: Pripyat. Yaklaşık 50.000 kişinin yaşadığı bu kasaba kazanın bedelini en ağır şekilde ödeyen insanların yuvasıdır.
Ukrayna gerçekten çok güzel bir ülkedir. Ülkeyi geçen Dinyeper Nehri santralin olduğu bölgeye kasaba ile aynı isimde bir kol verir. Pripyat, bu ülkenin ormanları ve verimli arazileri arasına yerleşmişti. Bu kasabanın sakinleri Rusya’nın ve Ukrayna’nın gururunu taşıyan, kibar ve eğitimli insanlardı. Ülkenin huzur veren doğası içinde hiç durmadan çalışan santral burada yaşayan insanlar tarafından işletilmekteydi.
Pripyat’ın tiyatro salonları, kültür merkezleri, kütüphaneleri, oteli, konservatuarı, sinema salonları, yüzme havuzları, ana okulları, o zamanın gökdelenleri, hobi bahçeleri, süpermarketleri, spor salonları, sanat merkezleri, dans merkezleri, araştırma laboratuvarları, tren istasyonları, otobüs terminalleri ve hastaneleri ile şu an bile birçok kentte bulamayacağımız zenginlikte bir sosyal, kültürel ve fiziksel alt yapısı vardı.
Pripyat kazadan tam 36 saat sonra ordu eşliğinde boşaltılmıştır. Yapılan anonslara göre bu durum geçiciydi. Bu sebeple yanlarına günlük kıyafetleri dışında hiçbir şey almalarına izin verilmemişti. Halk, geçen 36 saat boyunca radyasyona maruz kaldıklarını ve evlerinden sonsuza dek ayrıldıklarını çok sonra öğrenmişti. Kasaba o günden beri yalnızlığını sürdürmektedir.
Santral ve çevresinin tekrar insan yaşamına uygun hale gelmesi için 900 yıl gerekiyor. Geçtiğimiz onlarca yıla rağmen bölgeye sadece geçici ve kısa süreler ile girmeye izin var. Bölge ve kasaba yıllar içinde yağmalanmış ve talan edilmiş durumda. Buna rağmen her noktasında Pripyat halkının acısını hissedebiliyorsunuz.
Pripyat dışında hiçbir yerde insan kendisini bu kadar yalnız ve ihanete uğramış hissedemez.
27 Nisan 1986 günü Pripyat kasabasının hoparlörlerinden şu anons yapılmıştı.
“Dikkat! Dikkat! Değerli Yoldaşlar,
Milletvekillerimizin şehir danışmanı tarafından bildirildiğine göre Çernobil Nükleer Santrali’ndeki bir kazaya bağlı olarak Pripyat şehrinde radyasyon ile ilgili olumsuz şartlar oluşmuştur. Parti, Sovyet organları ve ordu tarafından gerekli önlemler alınmaktadır. Bununla beraber, özellikle çocuklar olmak üzere insanlara tam bir güvenlik sağlamak amacıyla, şehir sakinlerinin geçici olarak Kiev’deki tahliye noktalarına gönderilmesi gereklidir. Tahliye her apartman için bugün saat 14:00’da başlayacaktır. Milis subay ve Parti İl Yönetim Kurulu Temsilcileri’nin eşlik ettiği otobüsler sağlanacaktır. Yanınıza sadece kimlik, temel ihtiyaç maddeleri ve bir öğünlük yiyecek almanız önerilmektedir. Şehrin normal işleyişini sürdürmek için kalması gereken çalışanların listesi işletmelerin ve kurumların yöneticileri tarafından yayınlanmıştır. Tahliye sırasında tüm apartmanlar milis görevlileri tarafından korunacaktır.
Yoldaşlar. Evlerinizden geçici olarak ayrılırken pencereleri, elektrik ve gazla çalışan cihazlarınızı ve musluklarınızı kapatmayı unutmayınız. Geçici tahliye esnasında lütfen sakin, organize ve düzenin sağlanması için yardımcı olun.”
Şimdi o gün o otobüslerden birisinde olduğumu düşünüyorum. Geçmişimle ilgili olarak bende kalan tek şeyin üzerimdeki kıyafetler olacağını henüz bilmiyorum. Belki de evdeki kedimin ya da kanaryamın ne yapacağını düşünüyorum. Bana veya aileme ait tek bir fotoğrafım bile yok. En sevdiğim kravatım yok. Oğlumun bana yaptığı resim evimde kaldı.
İlk önce evime bir daha asla dönemeyeceğimi öğreniyorum. Daha sonra sağlığımın bozulacağını. Çocuğumla beraber kanser olacağımız günü beklemeye başlıyorum.
Artık olanların bir kısmına tanıksınız. Artık nükleer enerjinin milyarlarca dolara, binlerce hayata ve drama, doğanın geri dönüşümü olmayacak şekilde katledilmesine sebep olduğunu biliyorsunuz.
Tanıklık ve bilmek size sorumluluk yükler. Patlayan bir reaktörden 500 kilometre uzakta radyoaktif kirlilikten bahsediyorsak hiçbirimiz güvende değiliz.