Anasayfa / Mimarlık / Üniversite Potansiyeli Üzerine…
Üniversite Potansiyeli Üzerine…

Üniversite Potansiyeli Üzerine…

Üniversite öğrencilik dönemimde bile aklımdan geçmiştir; eğer mimar olmayıp, kendi evimi, ofisimi tasarlatacak bir kullanıcı, işveren olsam projeyi mutlaka üniversiteden akademisyen bir mimara tasarlatma düşüncesi… Birçok etken var bu tespiti yapma ve bu düşünceye sahip olmamda. Okuldaki akademisyen hocalarımın bende yarattığı imaj, sahip oldukları teknik bilgi birikim tecrübe, akadamisyenlik dışında mimarlık piyasasında ortaya koymuş oldukları projeler, mesleki saygınlıkları vesaire. Belki de bu nedenle ilk dönemlerde aklımdan hiç geçmeyen akademisyen olma fikri üniversite sürecinde belirginleşti ve olgunlaştı. “Profesör” ünvanı kazanmak erişilmesi en saygın, en itibarlı kıdemdi bana göre…

Şimdilerde bunu sorgular oldum. Yakın zamanda ülke gündemini meşgul eden eğitim sistemi ile ilgili ortaya çıkan olaylar, lisans üstü eğitim sürecimden başlayan yaşadığım, gördüğüm, duyduğum hikayeler, kafamda kurgulayıp en öteye koyduğum akademisyenlik kavramını oldukça hırpaladı. Bu tespitim şimdilik bu kadarla kalsın diyerek asıl konuya geçiyorum.

Bir şehrin “üniversite” potansiyeline sahip olmasının sosyal, kültürel, ekonomik olarak ne kadar büyük bir güç olduğunun altını çizmek asıl amacım. Yaklaşık 80000 öğrencisi ve 3000 akademik personeliyle Pamukkale Üniversitesi’nin şehir üzerinde ne kadar büyük bir güce ve potansiyele sahip olduğunun farkına varılmasını istiyorum. Türkiye’deki birçok ilçe nüfusundan daha fazla nüfus barındıran, kampüs alanının kapladığı alan ve konumu itibariyle kent ve kentliyle sürekli iletişim halinde olan bu gücün kendi uzmanlık alanımla ilgili konularda potansiyelinin çok farkına varılmadığını düşünüyorum.

Pamukkale Üniversitesi dönem itibariyle bu ülkenin saygın ve prestijli üniversitelerinden biri konumuna gelmiş durumda. Bu üniversitenin Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nde görevli bir akademisyen olarak bölümümdeki öğretim üyesi hocalarımızla beraber sürekli şehre dokunan projeler üzerinde araştırıyor, çalışıyor ve üretiyoruz. Bu şehirde doğmuş, büyümüş bir kentli, öğretim üyeliği öncesi mimarlık piyasasında projeler üretmiş tasarımcı mimar, müteahhit ve bir akademisyen olarak bu kentle ilgili tespitlerimin ve tespitlerimizin dikkate alınmasını talep ediyorum.

Mimari Tasarım derslerinde Denizli’yle ilgili her ölçekte değer veya sorun olarak gördüğümüz mekân problemleri üzerine uzun bir süre kafa yoruyor olduğumuz bilinsin istiyorum. Ülkenin önde gelen üniversitelerinden mezun olmuş akademisyen öğretim kadrosu, piyasada kendini kanıtlamış bölüm dışından bize destek veren mimar meslektaşlarımız ve onlarca öğrenci ile birlikte kentin önemli noktalarında onlarca nitelikli proje ortaya çıkardığımızın farkına varılmasını istiyorum.

Örneğin, Pamukkale’deki Karahayıt Bölgesi ve Pamukkale Köyü, kentsel ölçekte mekansal problemleri olan ve bu nedenle mevcut turizm potansiyelini kullanamayan bölgeler olarak değerlendirilerek, kentsel ölçekte iki dönem boyunca üniversitedeki akademisyen kadro, bölüm dışından destek veren mimarlar ve öğrenciler tarafından çalışılarak onlarca nitelikli proje üretildi. Şehrin tam merkezinde, birçok bölgeye çeperi bulunan fakat şehirden izole durumda olan, hatta bu nedenden ötürü uzunca bir dönem şehirden uzak bir yere taşınacağı dillendirilen askeri bölge ile ilgili birçok hayali proje, bu fakültenin akademik kadrosu ve öğrencileri tarafından tasarlanmış durumda. Yine yakın zamanda belediyenin gündeminde olan Büyükşehir Belediyesi’ne ait “Belediye Binası” projesi ile ilgili düşünülen arazi üzerinde bu kalabalık öğrenci ve akademik kadro tarafından onlarca proje üretilmiş durumda. Yeni açılan Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezi ile hemen altındaki İncilipınar Parkı ve devamındaki aks üzerinde planlanmış olan otel arazisi üzerinde bu fakültenin akademisyen ve öğrenci kadrosu nitelikli birçok “şehir oteli” projesi üretmiş durumda.

Üçgen Meydanı’nda düşünülen Ticaret Merkezi, Pamukkale Üniversitesi kampüsü içerisinde öncelikli ihtiyacımız olan Mimarlık Fakültesi Binası, Kütüphane Binası, Bozdağ Kayak Merkezi Sosyal Tesisleri, şehir için eksik olarak değerlendirdiğimiz nitelikli, karma kullanımlı, kentin sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak, kentsel karşılaşmaların yaşanabileceği konut projeleri bu ekip tarafından üzerinde uzun uzun çalışılan proje konularından birkaçı. Kaleiçi, Bayramyeri, Çınar bölgesi için güncel ekolojik yaklaşımlar, endüstriyel ve arkeolojik alanlar için yeni mekansal kavrayış ve öneriler, araştıran, zihniyeti farklı çalışan, üreten, öneren bilinçli bir kadronun önemsenecek arayışları olarak görüyorum.

Mimarlık bölümü olarak bu alanlarda koca bir dönem, uzun mesailer harcayarak, kalabalık, genç, taze beyin üniversite öğrencileri ile birlikte tespit ettiğimiz alanlarda birçok proje üretiyoruz. Başka hangi resmi ya da özel kurum, hangi mimarlık ofisi, böyle bir kadroyla, bu kadar uzun süre bir arazi üzerinde mesai harcayabilir, bir düşünün istiyorum. Bu potansiyeli herhangi bir yerel yönetim neden değerlendirmediğini merak ediyorum. Bu farkındalığın henüz oluşmadığını düşünüyor ve bir an önce bu büyük potansiyelin şehir yararına kullanılacağını umuyor ve diliyorum.  

Hakkında Halit Coza

1978 yılında İzmir'de doğdu. 2000 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun oldu. 2003 yılında yüksek lisansını, 2011 yılında da yine aynı üniversitede doktorasını tamamladı. 2000-2011 yılları arasında İstanbul'da serbest mimar olarak görev yaptı. 2016 yılında Pamukkale Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde de öğretim görevlisi olarak akademik hayatına başladı. Tekil-a müzik grubunda klavye ve vurmalı enstrüman çalmakta olan Halit Coza, aynı zamanda Denizli Mimarlar Odası 12. dönem yönetiminde sayman yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Scroll To Top