Sosyal medyadan önce haber hazırlama görevi bu konuda eğitimli olduğuna inandığımız basın mensupları tarafından yapılırdı. Dolayısıyla bu konuda duayen gazeteciler tarafından kitabı yazılmış bir gazetecilik etiğinin de şimdiye kadar oluştuğuna inanabiliriz sanırım. Hoş, şimdiye kadar birebir ben veya yakınlarımdan birinin şahit olduğu ve gazetelere çıkan bir olayın hiçbir zaman gerçekte olduğu gibi yansıtıldığına da tanık olmadım.
Sosyal medya ile bu sektörde yepyeni bir sayfa açıldı. Artık Facebook’ta haber kılığına girmiş (aslında gerçek bir haber özelliğini taşımayan, habermiş gibi görünen) gönderilerle sıkça karşılaşıyoruz. Her ne kadar sosyal medyanın gelişimi internetle beraber kaçınılmaz bir süreçmiş gibi görünse de klasik anlamdaki medyanın yeterince özgür olamadığının düşünülmesi de sosyal medyanın ekmeğine yağ sürmüş durumda. Televizyon seyretme ve gazete okuma için harcadığım zaman geçmişe oranla ciddi anlamda azaldı.
Sosyal Medya: Zaman ve mekân sınırlaması olmadan (mobil tabanlı), paylaşımın tartışmanın esas olduğu bir insanî iletişim şeklidir. Sosyal medya aynı zamanda “Kullanıcıların Ürettiği İçerik” ve “Müşterilerin Ürettiği Medya” kavramlarını da ortaya çıkarmıştır.*
Bir haberin aynı anda gazetelerde ve Facebook’ta farklı şekillerde yer aldığını düşünün. “Hangisine inanırsınız?” ve “Hangisine inanmalısınız?”. Artık gazetelere inanmakta zorlanıyorum çünkü biliyoruz ki para, kar amaçlı var olan bir şirketin ayaklarında özgürce hareket etmesini engelleyen bir prangadır. Kısacası bir bilginin arkasında ekonomik menfaat olması beni o bilgiye güvenmekten alıkoyar. Öte yandan “Hangisine inanmalıyım?” sorusunun yanıtını vermekte zorlanıyorum. Çünkü Facebook’ta fütursuzca ve düşünmeden yayınlanan, paylaşılan haber kılığında fotoğrafları görünce bu beni kimi zaman ürkütüyor. Her ne kadar kiminle bilgi paylaşımında bulunacağımızı biz belirliyor olsak da bilgi bombardımanı arasında yeterince sağlıklı sorgulamalar yapıp yapamadığımız konusunda şüphelerim var.
Burada yayınlamak istemediğim, geçenlerde Facebook’ta paylaşılan bir fotoğraftan bahsetmek istiyorum. Fotoğrafta bir çocuk sokakta yerde yüzüstü yatıyor ve ağzından kanlar geliyor. İçler acısı bir sahne. Altında da bu sahnenin Filistin’de oluştuğuna ve bu durumun sorumlusunun İsrail olduğuna dair bir açıklama yer alıyor. İnsanın insana yaptığı her türlü zulme karşı olduğumu ve İsrail saldırısının herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğunu belirtmek isterim. Özellikle çocukların bu şekilde hayatlarını kaybetmesi ise beni derinden yaralıyor. Ama yine de bu fotoğrafı görünce aklıma aşağıdaki soruların gelmesini engelleyemiyorum:
- Fotoğraf gerçekten Filistinde mi çekilmiş? Tam olarak nerede? Belki de dünyanın başka bir yerindeki başka bir zulümde çekilmiş.
- Fotoğraftaki çocuk Filistinli mi? Adı ve hikayesi nedir?
- Fotoğraf gerçekten Filistin’de son İsrail saldırısında mı çekilmiş? Yoksa eski saldırılarından kalan arşiv bir görüntü mü? Çekim tarihi nedir?
- Bu fotoğrafı kim çekmiş?
- Bu fotoğraf gerçek mi? Bir dezenformasyon olabilir mi?
Dezenformasyon, yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi.*
5n 1k: Gazetecilik terimi, haberin öğelerini oluşturan “ne? ne zaman? nerede? nasıl? neden? kim?” sorularını içerir. Günümüzde iletişim fakültelerinde ve bazı habercilik kitaplarında kaynağı belirten “nereden” unsuru da eklenerek 6N 1K olarak kullanılmaktadır.*
Bu bilgilerin çoğunun yanıtını bu paylaşımda alamıyorum. Aldıklarıma da açıkçası güvenmiyorum çünkü fotoğrafın menşeyi yok. Bu haber kurallarına göre hazırlanmış olsaydı bu bilgileri alabilecektim. Bu durumda bu bir haber midir? Haber hazırlamak bir eğitimi ve etik anlayışını gerektirir mi? İnandırıcı bir video veya görsel ile herkes istediği haberi oluşturup sosyal medyada bir kamuoyu oluşturulabilir mi? Bu sosyal medyanın gücü müdür yoksa zayıflığı mı?
Arthur Schopenhauer’in de dediği gibi bize ulaşan her bilgiden şüphe etmeliyiz, nereden ve nasıl gelirse gelsin. Özellikle dikkat etmemiz gereken bir konu da, söz konusu bilgi bizim inançlarımızı pohpohluyorsa inanmak bizim için çok daha kolay oluyor. Bundan yüz yıl sonra da, ileride uzay medyası da çıksa, şüphe, yüzyıllardan beri var olduğu şekliyle, hep var olmalı.