Sağlık bakanlığı ve uzmanlar bas bas bağırıyor “Gereksiz yere antibiyotik kullanmayın!” diye. Neden diye sorduğumuzda yanıtlar şunlar. “Bizim için hiç de iyi olmaz!”, “Gelecekte işimize yarayacak antibiyotik kalmaz.” veya “immün sistem…” vs. vs. Ancak bu gibi yanıtlar konunun altında yatan mekanizmayı anlatmıyor. Pis bir huyum var. Yaptığım davranışların nedenlerini bilmezsem içim rahat etmez. Sevgili doktorlarımız da bizlerle iletişim kurarken sadece bir miktar bilgiyi bizlere aktarıyorlar onu da kendi jargonlarıyla. Bu yazımda sizlere “Neden gereksiz yere antibiyotik kullanmamalıyız?” sorusunun yanıtını basit bir şekilde anlatmaya çalışacağım.
Bir gün sabah işe giderken evinizin kapısını açık unutmuşsunuz. Akşam eve döndüğünüzde bir de bakmışsınız, salonun ortasında bir yabancı bağdaş kurmuş oturuyor. Siz gelmeden önce açmış buzdolabınızı, dün teyzenizin gönderdiği yaprak sarmaları almış, teker teker götürüyor. Bir elinde bira diğer elinde televizyonun kumandası rahatına diyecek yok. Siz dumura uğramış bir şekilde adama soruyorsunuz:
– Ya sen de kimsin?
– Sana ne!
– Git burdan kardeşim, hem nasıl olur da girdin benim evime?
– Kapı açıktı girdim. Sana mı soracam nereye gireceğimi?
– Bana bak pataklarım seni!
– Gücün yetiyorsa buyur!
Ve kavga başlar. Eğer o an güçlüyseniz adamı pataklar ve evden dışarı atarsınız. Bu noktada konuyu toparlayalım. Bu hikayedeki eviniz, vücudunuzdur. Kapınızın açık olması bağışıklık sisteminizin bir anlık zayıflamasıdır. Örneğin karda kışta üstünüze palto almadan dışarı çıkıp üşümeniz gibi. (Bazen bu yabancı kapınız hep kapalı olsa da bacadan da girebilir.) Evinize giren yabancı mikroptur. Yabancı ile kavganız ateşimizin 37 derecenin üstüne çıkmasıdır. Yabancıyı kendi başınıza kapı dışarı atabilmeniz bağışıklık sisteminizin zaferidir.
Farz edelim ki yabancı çok iri yarı ve güçlü bir adam veya siz çelimsiz birisiniz. Bu durumda normal şartlarda bu yabancıyı kapı dışarı etmeniz pek mümkün görünmüyor. Bir miktar kavga ettiniz ama dayak yiyip oturdunuz. Bu kavgadan galip çıkmak için yardımcı bir alete ihtiyacınız var. Hemen silah imalatçısı olan arkadaşınızı aradınız ve yardım istediniz. Arkadaşınız size bir kılıç getirdi. Siz bu kılıçla yabancıyla mücadeleye başladınız. Yabancının elinde bir silah olmadığı için siz kılıcınızı kullanarak kavgayı kazandınız ve yabancıyı tamamıyla safdışı bıraktınız. Buradaki kılıç antibiyotiktir. Silah imalatçısı, antibiyotik geliştiren ilaç firmalarıdır.
Farz edelim ki kılıcı aldıktan sonra başladığınız kavgayı sonlandırmadınız. Yani yabancıyı biraz korkutup veya hafifçe yaralayıp kapı dışarı ettiniz. Nasıl olsa evden kovdum diyerek de rahatsınız. Ancak yabancı dışarıdaki arkadaşlarına sizin evinizde yaşadıklarını bir bir anlattı. Tüm yabancılar bu kılıç denen illete karşı bir çözüm bulmaları gerektiği konusunda birleştiler. Düşündüler, çalıştılar ve bir kalkan geliştirdiler. Bir yıl sonra bir gün komşunuz Ahmet Bey kapısını açık bıraktığında yabancılardan biri Ahmet Bey’in de evine girdi. Ahmet Bey hikayeyi sizden daha önce dinlediği için yabancılara karşı kılıç kullanmanın etkili olduğunu da biliyor. Hemen evin dışında böyle durumlar için beklettiği kılıcını aldı ve gayet soğukkanlılıkla yabancıya kılıcını salladı. Ama o da ne? Yabancı birden kalkanını çıkarmış mücadele ediyor. Kılıç hiçbir işe yaramıyor. Ahmet Bey hemen yardım talebinde bulunuyor. Mahallenin silah imalatçısı elinde bir tabancayla yardıma koşuyor. Ahmet Bey tabancayı ateşliyor, kurşun kalkanı deliyor ve yabancıyı vuruyor.
Buraya kadar yazdıklarımdan çıkarılacak dersler şunlardır:
- Yumrukla öldürebileceğimiz bir yabancıya karşı kılıç, kılıçla öldürebileceğimiz bir yabancıya karşı da tabanca kullanmamalıyız. Yani “Gereksiz yere ve yanlış antibiyotik kullanmamalıyız!” Böylece yabancıların bizim güvenlik sistemlerimizle ilgili fazladan bilgi sahibi olmasını engellemiş oluruz.
- Eğer kılıçla başladığımız mücadeleyi tam olarak sonlandırmış yani yabancıyı tamamen öldürmüş olsaydık tabancayla mücadele aşamasına geçmemiş olabilirdik. Çünkü bu durumda yabancı bizi arkadaşlarına ispiyonlayamamış olurdu. Bu durumu polisiye filmlerdeki cinayete şahit olan kişinin sonra başa bela olmaması için hemen oracıkta öldürülmesi durumuna benzetebilirsiniz.
- Doktora danışmadan, reçetesiz antibiyotik almamalı, kullanmamalıyız.
- Doktorumuzun uygun gördüğü ilacı uygun gördüğü doz ve sürede kullanmalıyız. Tedavinin yarısında iyileşmiş gibi görünmemiz bizi yanıltmasın.
Bizlerle evimize giren yabancılar arasındaki bu mücadele bu evrenin yaratılışından beri var olan kadim bir hikayedir. Bütün korkumuz aslında şudur: Bir gün evimizdeki yabancıya füze doğrultsak yabancı patriotlarını ateşler ve bizim füzeleri saf dışı bırakır mı? Ve o gün geldiğinde bizim elimizde başka silah kalmazsa biz ne yaparız? İşte o zaman insan ırkı mikroplarla olan mücadelesini kaybeder ve yeryüzünden silinir. Sonra bu konuyu böyle bir blogda yazabilmek için bakteri atalarımızdan yeniden evrimleşmeyi beklemek durumunda kalırız. Kim bilir, belki böyle bir yazıyı 4 milyar yıl önce başka bir Serdar daha yazmış olabilir.