Patagonya’da bir Alman, bir İspanyol ve bir İngiliz’le beraber akşam yemeğindeyim. Alman o gün yaşadıklarını anlatmaya başladı. Buzullardan birine tekne gezisine çıkmış. Ancak teknedeki Uruguaylı bir çiftin çocukları o kadar yaramazmış ki gezi boyunca çevredekilere bir türlü rahat vermemişler. Alman konuştu, konuştu, konuştu… Bu ne biçim sorumsuzlukmuş, çocuk eğitmesini bilmiyorlarmış, o çocuklar onun olsa bir güzel dize getirirmiş, böyle bir geziye gelirken neden çocuklar evde bırakılmazmış vs. vs. İlk önce dinledim. Lafını kesmemek için kendimi zor tutuyorum. Sonra dayanamadım sordum. “Birader sen bekar mısın?” Birden bana karşı “ne alakası var” bakışı attı. Sonra da “Hayır” diye yanıtladı. “Peki, çocuğun var mı?” diye sordum. Bu soru bizim ülkemizde evli olmayan bir genç için pek anlamlı olmayabilir ancak Avrupa’da insanlar evlenmeden çocuk sahibi olmayı tercih edebiliyorlar. “Hayır” diye yanıtladı tekrar. “O halde, bizim memlekette bir söz vardır. Bekara karı boşamak kolaydır diye” dedim ve yemeğime devam ettim.
Bugün Mutlu Tönbekici’nin “Bir psikopat yetiştirmenin 12 altın kuralı” adlı yazısını okudum. Mutlu hanım söylediklerinde haklı haklı olmasına da işin içine girince hiçbir şeyin aslında dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını bir kez daha tecrübe ediyor insan. Özellikle Mutlu Hanım’ın yazdıklarını anlayabilecek seviyede olan birçok anne ve babanın bu sorunun zaten farkında olduklarına inanıyorum. Ancak söz konusu olan kendi çocuğunuzsa sadece farkında olmak pek bir işe yaramıyor. Çünkü bu sorunların üstesinden gelebilmek için çocuğumuza karşı davranışlarımızı değiştirmeye niyetlenmek yetmiyor, hayatımızla ilgili ciddi, radikal değişikliler yapmamız şart ama ilk önce nedenler üzerinde duralım.
Geçmişten günümüze ne değişti de çocuklarımız artık bizim çağımızdaki gibi davranmıyorlar?
Bir çifte “Neden çocuk sahibi olmak istiyorsunuz?” diye sorduğunuzda şu yanıtı alırsınız “Çünkü çocukları çok seviyoruz.” Eğer bu yanıt doğru olsaydı bugün bu kadar çocuk evsiz ve kimsesiz olmazdı ve çocuk sahibi olabilmek için tüp bebek gibi teknolojilere başvurup binlerce dolar para harcanmazdı. Asıl neden ise, size ruhsuz ve soğuk gibi görünse de türün devamını sağlamaktır. Bu içgüdü tüm canlılarda vardır ve yeryüzündeki yaşamın bugüne ulaşmasını sağlamıştır. Eskiden ülkemizde evli çiftler daha çok çocuk sahibi olurdu. Daha çok çocuk neslin devamı için olası riskleri azaltan bir davranıştır. Doğadaki tüm canlıları incelediğimizde yavru sayısının, yavruların doğduktan sonra karşılaşacakları, ölümle sonuçlanan risklerin fazlalığıyla doğru orantılı olarak arttığını görürüz. Bir ailede tek çocuk var ise doğal olarak ebeveyn bu çocuğun hayatındaki tüm riskleri minimize etmeye yönelik olarak aşırı korumacı bir tavır sergiler. Ancak bu davranış yaşamın kadim yasalarına aykırıdır. Canlılar yeri geldiğinde hayatlarını riske atacak davranışlarda bulunmalı, bu davranışlardan dersler çıkarmalı sonucunda da tekamül etmelidirler.
Çocuklarımızın bu hale gelmesindeki diğer bir etken de mutluluğu tüketimde arayan bir toplum haline gelmemizdir. Ebeveynler çocuklarını mutlu görmek ister. Bunu sağlamak için hiç durmadan tüketirler ve bir gün öyle bir an gelir ki çocuğumuz için aldığımız bir ürünün parasını ödedikten sonraki ilk saniye içerisinde çocuğun o ürünle ilgili elde ettiği mutluluk sabun köpüğü gibi patlar ve yok olur. Bu, biraz daha fazla haz için her defasında daha güçlü uyuşturucu alan birisinin birgün artık uyuşturuculardan fayda görememesi durumuna benzer.
Kısacası, daha fazla tüketmenin baştacı edildiği bir ülkede daha az çocuk sahibi oldukça çocuklarımızın karakterleriyle ilgili şikayetlerimiz de artacaktır.
Ne yapmalıyız?
Yaşamın kadim yasaları bize şu gerçeği fısıldar. “Sorun derinleştikçe, ödememiz gereken bedel artar.” Dolayısıyla bizim için esas yanıtlanması gereken ilk soru şudur. “Bir bedel ödemeye hazır mıyız?” Eğer bu soruya “Evet” yanıtı veriyorsanız. İşte sizin için önerilerim.
- Televizyon seyretmeyin. Televizyonun sigaradan hiçbir farkı yoktur. İkisi de bağımlılık yapar. İkisinin de azı bile zararlıdır. Televizyon bizleri tatminsiz, mutsuz, uyuşmuş, düşünmeyen, üretmeyen bireyler haline getirir.
- Daha az tüketin.
- Daha çok kitap okuyun.
- Mümkünse, çocuğunuza kardeş yapın.
Sonuç olarak, “Şöyle kötü çocuk yetiştiriyoruz. Zamane çocukları şöyle terbiyesiz.” tarzında bir eleştiride bulunmadan önce çocuk sahibi olalım, bu durumun nedenlerini ve çözüm önerilerini düşünelim, çünkü sigara içmek kötüyse dünyada bundan sonra kimse sigara içmesin diyebiliriz ancak kötü çocuk yetiştiriyorsak dünyada bundan sonra kimse çocuk yapmasın diyemeyiz.
kardeş mi ??? :)))
Doktorun söylediğin yapın, yaptığını yapmayın 🙂