Anasayfa / Anı / Japonya’da İki Uzaylı
Japonya’da İki Uzaylı

Japonya’da İki Uzaylı

Fotoğraf © Serdar Yağcı

Takvimler 2006 yılının Nisan’ını gösterirken sevgili arkadaşım Bahattin ile Japonya’ya gitmeye karar verdik.

Japonya Doğu Asya’da bir ada ülkesidir. Tokyo, Japonya’nın başkentidir. Yüzölçümü 600 km² olup, 35 milyon nüfuslu megapol bir bölge olan Tokyo dünyanın en büyük kentidir.*

Tokyo uçağında Bahattin bana daha önceden Japonya’ya gitmiş bir arkadaşının hikayesini anlattı. Arkadaşı uçakdayken rahatsızlanmış. Hafif bir karın ağrısı. Tokyo havaalanında pasaport kuyruğu beklerken birden bir anons duymuş. “İçinizde kendini hasta hisseden varsa, lütfen sağlık merkezimize başvursun!” Arkadaş beleş sağlık hizmeti alacağını düşünerek Japonların bu muhteşem misafirperverliği karşısında gözleri yaşararak hemen görevliye başvurmuş. Durumunu anlatmış. Arkadaşı hoop karantinaya almışlar, 1 hafta içeride tutmuşlar. Seyahati zehir olmuş. Derdini anlatmaya çalışsa da nafile, Japon bunlar, karar bir kere verilmiş, kurallar neyse uygulanır, feriştahın gelse bozamaz. O zaman biraz korksam da bu hikayeye pek ihtimal vermemiştim. Uçağımız indi. Havaalanı binasına girdik. Pasaport kuyruğundayız. Anons başladı “İçinizde kendini hasta hisseden varsa, lütfen sağlık merkezimize başvursun!”. Bir anda Bahattin’le göz göze geldik. Bahattin beni “Dik dur Serdar, hasta gibi görünme!” diye, ben de Bahattin’i “Öksüreyim deme bak!” diye uyarıyorum. Önümüzden geçen görevlilere de nurtopu gibi iki sağlıklı birey edasıyla “he he” diye gülümsüyoruz. İlk sınavı atlattık.

Pasaport kontrolünün diğer yakasında tekrar buluşmak üzere farklı kuyruklara ayrıldık. Ben hemen geçtim. Bahattin’i beklemeye başladım ancak ortalıkta yok. Bakınıyorum, bakınıyorum kuyruklarda da görünmüyor. Aranıp dururken kapısı açık, sorgu odasına benzer bir odada otururken gördüm. Herhalde birkaç soru soracaklar, sonra nasıl olsa bırakırlar diye düşündüm. Bir saat oldu tık yok. Bahattin halen içeride. Ne yapabilirim diye düşünürken, Japonlarla iletişime geçme kararı aldım. Görevliye, beraber geldiğimizi söyledim, beklemenin nedenini sordum. Görevli benim de pasaportumu aldı. Nerede kalacaksınız, neden geldiniz gibi bilumum soruları yanıtlayıp belgeledikten sonra Bahattin’i içeride tutmak için mantıklı bir sebep bulamadıklarından dolayı olsa gerek ikimizi de bıraktılar. Karantina konusunda dalga geçerken neredeyse benzeri bizim başımıza geliyordu.

İki saat gecikmeyle valizlerimizi aldıktan sonra önceden yaptığımız araştırmalar doğrultusunda havaalanından şehir merkezine giden tek trene bindik, otelimize vardık. Odalar o kadar küçük ki  sadece yatmaya yer var. Bir de kabin şeklinde bir tuvalet. Biraz Tokyo’nun havasını koklayalım diye dışarı attık kendimizi daracık odadan. Metrodaki bir görevlinin bizim için alıverdiği biletlerle, elimizde puzzle şeklinde bir metro haritası, bir şekilde, Tokyo’nun popüler bir semti olan Roppongi’ye vardık.

Hayli yürüyüp dolaştıktan sonra, otelimize dönmek için bir metro istasyonu bulup daldık. Hiçbir yerde İngilizce bir yazı yoktu. Döndük, dolaştık, biz buraya nasıl gelmiştik demeye başladık.  Zaten jet lag’den dolayı başımız dönüyor, hiçbir şeyi hatırlayamıyoruz. Bir şekilde basiretimiz bağlanmıştı. Tabloları inceledik, kioskları kurcaladık nafile. Her şey otomatlarla yapılıyordu, hani öyle erafta yardım alabileceğimiz bir görevli falan da yok. İnsanlar bir koşturmaca halinde etrafımızdan hızla geçiyorlar. Birilerini durdurup sormaya çalışıyoruz ama bir türlü iletişim kuramıyoruz. Yaklaşık 45 dakika çırpındıktan sonra baktım Bahattin metrodan “Abi, yeter artık kasmayalım.” diyerek çıkıyor. Sokakta iki başımıza umutuzca, nereye gideceğimiz belirsiz bir şekilde 5-10 dakika yürüdükten sonra dayanamadım. “Bahattin, bizim hayatımızda ilk yurt dışı seyahatimiz bu değil, ikimiz de bilgisayar mühendisiyiz. Hadi metroya geri dönelim vazgeçmeyelim.” dedim. “Başarabilir miyiz?” “Başarırız!” “Başaracağız di mi!” “Evet!”

Beş dakika sonra biz yine Tokyo’ya inmiş iki uzaylı formatında metrodayız.  Bir müddet sonra Bahattin bağırdı. “Serdar, buldum. Şifreyi çözdüm.” Olay şuymuş. Bizim mantığımıza göre ilk önce gideceğimiz yeri seçersin, sonra biletmatik sana kaç para tuttuğunu söyler. Ancak burada öyle değildi. Gideceğin yerin fiyatı sabit bir şekilde duvardaki afişte yazıyordu. Tablodan gideceğin yerin fiyatını öğrendikten sonra, o fiyatı biletmatike giriyor ona göre bilet alıyordun. Adamlarda enflasyon olmadığı için fiyat bilgisini metronun duvarına sabit olarak yazmakta sakınca görmemişlerdi. Bizim açımızdan en sık değişen bilgilerden biri olduğu için bu kadarını hayal edememiştik. Ola ki gideceğimiz yerde inmedik daha sonra indik bu durumda da son indiğimiz istasyondan çıkmadan “Adjustment” dediğimiz bir hareketi yapmamız gerekiyordu. Yani verdiğimiz eksik parayı tamamlamamız gerekiyordu. Ancak bunu yapmasak da bir sorun olmuyordu.

Metro maceramızdan sonra otelimize vardık. Resepsiyondaki görevliye oda anahtarımızı istediğimizi söyledik ancak görevli yüzümüze hiçbir şey anlamamış gibi bakıyor. Olabilir tabi, aksan durumları falan diye düşünüyoruz. Tekrar söylüyoruz. “Room Key, Please!” yine tık yok. Bahattin’e “Sen söyle ben anlatamıyorum herhalde” dedim. Bahattin de birkaç denemeden sonra pes etti. Tokyo’da bir oteldesiniz resepsiyondaki görevli oda anahtarı istendiğinde anlamıyor. Dünyadaki bütün kelimeleri unut ama orada çalışıyorsan bunu bil yeter diye düşünüyoruz. Birden resepsiyon görevlisi yerinden “Haaaa, Room Keey” diye çığlık atarak fırladı. Biz Bahattin’le ikimiz birbirimize “Budur işte” diyerek sarılıyoruz ki aynı duyguyu en son Galatasaray, Neuchatel Xamax’a 3’üncü golü attıktan sonra hissetmiştim.

Bu daha ilk günümüzdü ve seyahatimiz boyunca bunlara benzer birçok olayla karşılaşmıştık. Japon kültürüyle aramızdaki farklılıklardan dolayı ortaya çıkan iletişimsizlikleri birer mizah konusu haline dönüştürüp kendi halimizle sürekli dalga geçiyorduk. Bu sayede bir hafta boyunca hayatımızın en eğlenceli seyahatlerinden birini yaşadık.

Hakkında Serdar Yağcı

Başlamanın en iyi yolu, konuşmayı kesip, yapmaya koyulmaktır.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Scroll To Top