Yenilenen Ulus Caddesi’nin peyzaj çalışmalarını, asfalt kalitesini, kaldırım genişlikleri ve kullanılan malzemeleri kendi adıma beğeniyor ve yaşadığım eziyetleri unutarak, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Fakat daha önceki yazımda da belirttiğim gibi yetersiz görüyorum. Kentlerin kimliğinin ortaya çıkmasındaki ana öge olan binalarla da ilgili bir düzenleme, çalışma yapılmadığı müddetçe, üretilen bu tip çalışmaların şehre olumlu etkisinin pek fark edilemeyeceğini iddia ediyorum.
Bu nedenle de Ulus Caddesi üzerindeki yapıların siluetleri ile ilgili bir çalışmanın yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun şehre bir örnek teşkil edebileceğine, farkındalık yaratacağına, zaman içerisinde de diğer caddelerde de bu olumlu değişimin etkisini herhangi bir dayatma olmadan göstereceğine inanıyorum.
Konuyla ilgili biraz kafa yorduğumuzda, örneğin İzmir’in sahil boyunca devam eden yapı siluetindeki karakterin nasıl oluştuğunu sorguladığımızda, bununla ilgili herhangi bir dayatma olmadan her binanın birbiriyle ilgili bir hassasiyeti olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Güzelyalı’da, Kordon’da, Karşıyaka’da sahil boyunca devam eden yapıların renkleri, kat yükseklikleri, balkon korkulukları birbiriyle uyumlu. Panjur tipolojisi tek tip mesela. Kimse “yan komşu ahşap yapmış, ben kırmızı yapıyım da, daha dikkat çeksin” dememiş örneğin. Kimse daha görünür olmak adına yeni boyattığı apartmanının turuncu, yeşil, mavi olmasını aklından bile geçirememiş sanki. Çoğunlukla beyaz ve beyazın tonları, panjur malzemesi olarak da cevizin birkaç tonunda ahşap panjur hâkim tüm cephelerde. İşte bu nedenle de belki mimari açıdan başarılı denecek kadar olmasa da yaşayanı rahatsız etmeyen bir kent siluetine sahip İzmir.
Yine başka bir örnek, Bodrum’un beyaz evleri de bir bakıma şehrin karakterine olumlu etki etmekte, kentin çarpık yerleşmesinin bir nebze önüne geçmekte kesinlikle. Çok hızlı ve plansız bir şekilde büyüyen Bodrum’un yapı tipolojisiyle ilgili bir kararı ve hassasiyeti olmamış olsa, bu tatil beldesinin de bir zamanların gözde tatil beldesi Kuşadası’ndan çok farkı olmayacağına eminim.
Farklı renk cümbüşüne karşı olduğum düşünülmesin, savunacağımın tam tersi bir çalışma da gayet başarılı olabilir fakat bu çalışmaların bilinçli, yeterli donanıma sahip kişi ve kurumlarca yapılmadığı her karar şehrin kimliğine zarar vermekte.
Santorini’deki mavi beyaz renklerin hakim olduğu yapı silueti değil mi her yıl binlerce turistin şehri ziyaret etmesine sebep olan kriter? İstanbul Beşiktaş’taki Akaretler Caddesi’nin sıra evlerinin silueti, sık sık o cadde üzerinden birkaç kez geçme isteği uyandırmıyor mu sizde?
Şehrimizin de böyle bir caddeye ve böyle bir kentsel çalışmaya ihtiyacı yok mu sizce de?
Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin yaptığı benzer siluet çalışması ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şehrin merkezinden Esenboğa Havaalanı’na kadar kurguladığı son derece başarısız bulduğum yol boyunca devam eden binaların tek cephesini klinker cephe kaplama malzemesi ile kapladığı örnekleri kötü örnek olarak baz ve ders alıp, detaylı, titiz ve profesyonel bir çalışmanın yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu çalışmanın ilk başlayacağı caddenin de Ulus Caddesi olmasını öneriyorum. Açıkhava Tiyatrosu kavşağından başlayıp, Antalya asfaltında son bulan yaklaşık 3-4 km’lik bu caddenin şu an şehrin ana arterlerinden biri olması, kentin sosyal merkezinde bulunması bu önerimdeki önemli kriter. Cadde üzerinde bulunan yapıların büyük bir yüzdesinin değişim ve tadilata ihtiyaç duyması, yapılan çalışmanın algılanması adına da caddenin konum avantajı, Ulus Caddesi’nin ilk örnek cadde olmasına işaret ediyor.
Alt yapı ve üst yapının yenilenmesi sonrasında cadde üzerinde konumlanan ticari yapılardaki değişim hareketi de konuyla ilgili ilk kıvılcımlar galiba.
Cadde boyunca uzanan yapı siluetinde bir kimlik yaratmak adına, malzeme önerisi, bina cephelerinde renklendirme çalışmaları, alternatifli ya da tek tip korkuluk, panjur, pencere doğraması önerileri, peyzaj uygulamaları gibi çalışmalar için yetkili mercilerden harekete geçmelerini istiyor ve diliyorum.